Çekememezliğin en düşük
seviyede ki zararsız haline gıpta denir (şu an konumuz değil); en üst seviye
olanı ise kıskançlık, çekememezlik veya Arapça her iki manada kullanılan ‘haset’
sözü ile tanımlanır.
Kabil ve Habil’den bu yana
insanlığın geçmek bilmeyen ve enkarneler boyunca taşımış olduğu bu hastalığın
oluşum nedeni; herhangi bir bakımdan (beşeri
ilişkiler, sağlık, zenginlik, güzellik, bilgi, zekâ, mutluluk,
başarı, saygınlık, vb) kendinden üstün gördüğü birinin, bu
üstünlüğünden dolayı hazımsızlık duymasıdır.
Haset eden kişi,
başkalarının sahip oldukları, kendisinin ise sahip olamadığı özellikleri çekemez,
kendi olumsuzluklarını da düzeltemeyeceklerinden; etrafındaki insanları küçük düşürmek için büyük
gayret sarf ederler.
Bu insanlar kompleksli, içten pazarlıklı, ikiyüzlü ve kıskançtırlar. Dost gibi
görünürler, menfaatlerine ters düştüğünüz anda, tüm çirkinliklerini gözler önüne sererler. Karşı tarafı küçük düşüreyim diye çırpınır dururlar ama zamanla
anlaşılır ki, aslında küçük düşen
kendisidir.
Bu hastalık
kendisini o kadar esir almıştır ki; doğru düşünemez, doğru değerlendiremez, doğruyu
göremez; iyiliklere kötülük derler.
Hasetliğin kölesi
olan bu zavallılar, içlerindeki bu ayrık
otunu temizledikleri müddetçe tüm vakitlerini ibadetle geçirmiş olsalar dahi;
varoluş boyutunun bu son perdesinde bir daha asla evrim programlarına
alınmayıp, hiç var olmamışcasına yok
olacaklardır.
……… min şerri hâsi-din izâ hased!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder