Mutfakta bir şeyler
pişirmeye, mutfağı karıştırmaya (aslında
bu karıştırma merakım sadece mutfakla sınırlı değildi!) hayli küçük yaşta ilgi duysam da; annem mutfağı yakarım, yıkarım korkusuyla beni mutfaktan olabildiğince uzak tutmaya özenle gayret gösterirdi.
Aslında nasıl haklı olmasın
ki; 2 yaşımda çiğ patateslere yoğun ilgi duymaya başlamışım. Emekleme dönemimle
birlikte gelişen patates aşkım, artık hareket edebilmenin verdiği güven
duygusuyla, kaşla göz arasında kendimi mutfağa atmışım. Annemin patatesleri
koyduğu yere ulaşmaya çalışırken, 5 lt'lik zeytinyağı tenekesini de büyük bir
başarı ile devirmişim. Çiğ patatese geçirdiğim minnak dişlerimin aldığı hazla, mutfakta kendimden
geçmiş bir halde otururken, zeytinyağı tenekesi de fırsat bu fırsat deyip,
mutfağın zeminine özgürce yayılmış. Hain teneke!... Sadece etrafı kirletmekle
kalmadı; ayaklı canavarını arayan annem, mutfağa girmesiyle kendini sırt üstü
zeminde bulmasını hiç ama hiç unutmadı. Mutfağı ağlayarak temizlediğini hala
anlatır.
Hain yağ tenekesi yüzünden
mutfak maceram, annemin bizim ailenin tekne kazıntısı 4 numaranın doğumuna gitmesiyle başladı. Fırsat bu fırsat, evde
kimse yok deyip; hemen mutfağa koştum. 'Allah’ım yaşasın' dediğimi hatırlıyorum.
İlk icraatım kek yapmak oldu. Tatsız, tuzsuz pişmemiş, incecik bir şeydi.
Görüntüsü, tadı aklımdan hala gitmiyor.
Annem 2 gün sonra eve döndü ve kızgın bakışlarını
üzerimden çekmeden ‘ben sana mutfağı karıştırmayacaksın’ demedim mi dedikten
sonra yemek ve pasta yapımında kendisine yardımcı olabileceğimi söylerken
mutluluktan uçuyordum. Ceza almadan kurtulduğumu sandınız ama yanıldınız. Kekin
hepsini bana yedirdiler.
Mutfak maceram 11 yaşımda
başarısız kek deneyimimle başladı başlamasına ama zamanla hayli gelişti. Dünya
mutfağından damak tadıma uygun çok çeşitli yemekler yaparım. Yemek aşkla ve
sevgiyle yapılmalıdır ki, enerjinizi yemeğe katabilesiniz. Aş’la birlikte sizde
pişersiniz.
Ruhsal sıkıntı duyduğumda,
yorgun olduğumda bir şeyler pişirmek istemem çünkü bu haleti ruhiyetle ne zaman
mutfağa girsem, yaptığım yemekleri/pastaları beğenmem, hep bir şeyleri eksik
olur. Bu arada herkesin yemeğini de yemem. Damak tadı benim için hayli önemlidir.
Ukalalığı sevmem ama gurme olduğumu söyleyebilirim.
Bizim 3 numara kitaplara
konu olabilecek bir karakterdir. Onunla hikayelerimiz, başka bir yazı konusu
olsun. Bizim tembelin etrafını yemek üstatları çevirdiği için -şimdi bana
kızacak-, mutfağa girip yumurta bile kırmaz. Bilmediğinden değil ama yapan
birileri nasıl olsa var diye…. Yoksa genetik olarak beceriklidir.
Bu durumda ne oluyor; “Quick
Uçarlı” mutfağım hafta sonları tam kapasite hizmet sunup, 4 kardeş arasında evlere
yemekler dağılıyor. Annem de yemek yapıp, bize getiriyor. Anlayacağınız, hafta
sonumuz ‘yemek ayini’ şeklinde geçiyor.
Bunca yoğun çalışma ve
hizmetten sonra bizim 3 numara bir mail atmış, aşağıda eklediği resimle “artık
bana böyle yemek servisleriyle gelin” dedi.
Hain
kardeş, yapmazsam namussuzum!...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder