18 Eylül 2012 Salı

Quick Uçarlı


Mutfakta bir şeyler pişirmeye, mutfağı karıştırmaya (aslında bu karıştırma merakım sadece mutfakla sınırlı değildi!) hayli  küçük yaşta ilgi duysam da;  annem mutfağı yakarım, yıkarım  korkusuyla beni mutfaktan  olabildiğince uzak tutmaya özenle  gayret gösterirdi.

Aslında nasıl haklı olmasın ki; 2 yaşımda çiğ patateslere yoğun ilgi duymaya başlamışım. Emekleme dönemimle birlikte gelişen patates aşkım, artık hareket edebilmenin verdiği güven duygusuyla, kaşla göz arasında kendimi mutfağa atmışım. Annemin patatesleri koyduğu yere ulaşmaya çalışırken, 5 lt'lik zeytinyağı tenekesini de büyük bir başarı ile devirmişim. Çiğ patatese geçirdiğim minnak  dişlerimin aldığı hazla, mutfakta kendimden geçmiş bir halde otururken, zeytinyağı tenekesi de fırsat bu fırsat deyip, mutfağın zeminine özgürce yayılmış. Hain teneke!... Sadece etrafı kirletmekle kalmadı; ayaklı canavarını arayan annem, mutfağa girmesiyle kendini sırt üstü zeminde bulmasını hiç ama hiç unutmadı. Mutfağı ağlayarak temizlediğini hala anlatır.

Hain yağ tenekesi yüzünden mutfak maceram, annemin bizim ailenin tekne kazıntısı 4 numaranın doğumuna  gitmesiyle başladı. Fırsat bu fırsat, evde kimse yok deyip; hemen mutfağa koştum. 'Allah’ım yaşasın' dediğimi hatırlıyorum. İlk icraatım kek yapmak oldu. Tatsız, tuzsuz pişmemiş, incecik bir şeydi. Görüntüsü, tadı aklımdan hala gitmiyor.

Annem 2  gün sonra eve döndü ve kızgın bakışlarını üzerimden çekmeden ‘ben sana mutfağı karıştırmayacaksın’ demedim mi dedikten sonra yemek ve pasta yapımında kendisine yardımcı olabileceğimi söylerken mutluluktan uçuyordum. Ceza almadan kurtulduğumu sandınız ama yanıldınız. Kekin hepsini bana yedirdiler.

Mutfak maceram 11 yaşımda başarısız kek deneyimimle başladı başlamasına ama zamanla hayli gelişti. Dünya mutfağından damak tadıma uygun çok çeşitli yemekler yaparım. Yemek aşkla ve sevgiyle yapılmalıdır ki, enerjinizi yemeğe katabilesiniz. Aş’la birlikte sizde pişersiniz.

Ruhsal sıkıntı duyduğumda, yorgun olduğumda bir şeyler pişirmek istemem çünkü bu haleti ruhiyetle ne zaman mutfağa girsem, yaptığım yemekleri/pastaları beğenmem, hep bir şeyleri eksik olur. Bu arada herkesin yemeğini de yemem. Damak tadı benim için hayli önemlidir. Ukalalığı sevmem ama gurme olduğumu söyleyebilirim.

Bizim 3 numara kitaplara konu olabilecek bir karakterdir. Onunla hikayelerimiz, başka bir yazı konusu olsun. Bizim tembelin etrafını yemek üstatları çevirdiği için -şimdi bana kızacak-, mutfağa girip yumurta bile kırmaz. Bilmediğinden değil ama yapan birileri nasıl olsa var diye…. Yoksa genetik olarak beceriklidir.

Bu durumda ne oluyor; “Quick Uçarlı” mutfağım hafta sonları tam kapasite hizmet sunup, 4 kardeş arasında evlere yemekler dağılıyor. Annem de yemek yapıp, bize getiriyor. Anlayacağınız, hafta sonumuz ‘yemek ayini’ şeklinde geçiyor.

Bunca yoğun çalışma ve hizmetten sonra bizim 3 numara bir mail atmış, aşağıda eklediği resimle   “artık  bana böyle yemek servisleriyle gelin” dedi.



Hain kardeş, yapmazsam namussuzum!...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder