ABD’nin, gezegen merakına yönelik
haberleri artık daha sık okumaya başladık. Uzay özel ilgi alanıma girdiği için bu tarz haberleri
kaçırmamaya özen gösteririm.
NASA'nın geçtiğimiz haftalardaki açıklamasında, Cape Canaveral uzay üssünden 2011
yılında fırlatılan Juno uzay aracının, 2013 yılında Dünya'nın çekim gücünden
faydalanarak Jüpiter'e yönelik hareket gücünü artırmaya ilişkin iki önemli
manevradan ilkini gerçekleştirmek amacıyla ana motorunu yaklaşık 30 dakika
kadar ateşlediğini bildirdi. 482 milyon kilometre ötedeki Jüpiter'in yörüngesine
2016 yılında varması bekleniyor.
Jüpiter'deki yoğun bulutların arasından
gözlemler yaparak, gezegendeki manyetik ve yer çekimi alanlarının
koordinatlarını belirleyeceğine işaret eden bilim adamları, uzay aracının
böylece Güneş Sistemi'nin nasıl şekillendiğinin daha iyi anlaşılmasına ışık
tutmasını ümit ediyor.
Jüpiter'in yörüngesine oturduktan sonra, gezegenin kutup noktalarını 33 kez dolaşarak atmosferdeki su ve oksijen miktarını çeşitli araçlar kullanarak izleyecek olan Juno, gezegenin çekirdeğinin katı mı yoksa gaz halinde mi olduğunu da belirleyecek.
Juno, Jüpiter'in uyduları için biyolojik kirlenme tehlikesi yaratmaması için gezegendeki 1 yıl süren çalışmasını tamamladıktan sonra, Jüpiter'e çaparak görevini sona erdirecek.
Jüpiter'in 6 uydusu arasında, gezegene en yakını olan Europa'da yüzeyin altında sıvı bir okyanusun bulunduğunun sanıldığını belirten bilim adamları, Juno'nun kendini yok ederek görevini tamamlamaması durumunda burada biyolojik kirlilik yaratabileceğine dikkati çekiyor.
Güneş'ten çok uzaklarda olmasına karşın güneş enerjisiyle çalışan ilk uzay aracı olan Juno, her biri traktör römorku boyutunda olan 3 güneş paneline sahip bulunuyor.
Büyük göktaşı Vesta'da
bir yıl geçiren Dawn uzay aracının ise, yeni istikameti Ceres'e hareket ettiğine
dair sinyal alındığı NASA tarafından belirtildi.
2007 yılında uzaya fırlatılan Dawn'ın Ceres'e 2015 yılında ulaşacağı kaydedildi. Bazı uzmanların göktaşı, bazılarınınsa cüce gezegen olarak adlandırdığı Ceres'in çapı 950 kilometre.
Aslında bütün bu haberler bize,
ABD’nin Uzay Kolonisi Projesini, ABD bütçesinde
dev delik açacak, durduyoruz deseler de; gazetelere düşen haberler
aslında son sürat devam ettiğinin kanıtı niteliğindedir.
Hatta, Kasım ayında yapılacak ABD
seçimlerinde Obama’nın rakibi Cumhuriyetçi
Parti'nin başkan adaylarından Newt Gingrich, seçmenlerinden oy toplamak için
2020'de Ay'da daimi bir üs kurma vaadinde bile bulundu. Bizde cennet’ten toprak, ABD’de ise uzayda koloni,
ilgi alanınıza göre politikacıların vaatler değişiyor.
Her halükarda, ABD 2020 veya 2025’de uzayda ilk
koloniyi kurmayı planlıyor. Bunun için ilk adım büyük olasılıkla Ay’da
gerçekleşecek tıpkı büyük aşkla bağlandığım, Isaac Asimov’un kitaplarındaki gibi. Bu arada aklıma gelmişken, Asimov için Atlantis’in 600 rahibinden biri olduğu
söylenir. Eserleri o kadar seri ve akıcıdır ki, hayal ürünü diyemezsiniz.
Sadece biri bunu bir yerlerde yaşıyor diyebiliriz. Okumadım diyenler, çok şey kaçırıyorsunuz bilesiniz!
Malumunuz onun kitaplarından, ilk koloninin Ay’da
olduğunu ve Ay’dan uzaya yayıldıklarını
öğreniyoruz. İnsan oğullarının asırlar süren uzay deneyiminden sonra
tanrılaştırdıkları dünya, aslında var mıydı diye araştırma sonucunda Ay üssüne
uzun yollar kat edip geldiklerinde Dünya’nın gitmiş olduğunu görüyorlardı.
Dünya nerede? Kalanlar mı şanslı yoksa gidenler mi?
Bunun cevabı da Asimov’da….
Madem Mars’tan sonra Jupiter merak ediliyor, ben de
size bu sefer de Jupiter’i tanıtayım. Celeste Korshoim’in medyumik kanalla
yazdığı Gezegen Hikayelerinden alıntıdır.
Jehoshaphat’ın Öyküsü
Ben diplomatik bir ailede doğmuşum. Sürüngenleri resmi
elbiseler içinde, devlet törenlerine katılırken, sofistike, nazik, tatlı dilli
olarak hayal etmek zor olabilir ama benim büyüdüğüm çevre işte böyleydi.
Benim belirgin sürüngen türüm, Jüpiter’in 4. Boyutunda
gelişti. Bu boyuttaki ilk yaşam
Dünya’nın kadim su yaşamına benziyordu. Bitkisel yaşam sıvı atmosferde
sanki su yosunuymuş gibi yüzüyordu.
Benim sürüngen türüm, yüzen topluluklara uyum sağlayan
gruplardan biriydi. Bizim beden şeklimiz, sırttan aşağıya inen sivri pullar ve
kuyruk eklenmiş kanguruyu andırır.
Küçük üst bedenleri dua eden rahip gibi kıvrılmış iki
kolu destekler. Eller uzun ince ve pençe gibidir. Üç ince parmaklarımız kıvrık
tırnaklara sahiptir ve hafifçe perdelidir.
Bunların karşısında bileğe yakın, avuç içinden yükselen parmaklarımız
vardır.
Alt bedenlerimiz üst bedenimizden çok daha büyük ve
güçlüdür. Dik dururuz ve destek için kuyruklarımıza dayanırız. Kafamız kama
şeklindedir, arkası geniştir ve önde sivri bir burna doğru daralır. Kulaklar
kafanın gerisinde bulunan deliklerdir ve kısmen esnek deri ile kaplıdır. Burun
delikleri arkada kuyruğun ucuna kadar devam eden hilal şeklindeki pullara kadar
uzanan kemikli çıkıntının iki yanında bulunur. Pullu, kalın derimizin çok
çeşitli yeşil tonları vardır. Ağzımızın içinde sıralar halinde küçük dişler
bulunmaktadır. Besinimizin ana maddesini oluşturan bitkileri daha rahat sindirmek için yutmadan önce çiğneriz.
Başından beri benim türüm doğal olarak aileye ve gruba
yönelikti. Çocuklarımızın çok bakıma ihtiyacı vardı. Hayatta kalmamız, büyük,
ailesel bir grubun desteğine bağlıydı. Karakterimizin sevgi vechesini böyle
geliştirdik.
Sevgi yoluyla gülmeyi öğrendik ve şakacılığı
geliştirdik. Sürüngenlerin eğlenceli olduğunu düşünmek zor olabilir. Biz her
fırsatta güleriz. Sonuç olarak, türümüz uzayın derinliklerine kadar nüfus eden
engin, yaygın enerji dalgalarını
harekete geçirmiş oldu.
Jüpiter’den yayılan bu enerji, gülme yeteneğimiz ve
ortama başarı ile uyum sağlamamız Gözetenler’in ilgisini çekmişti. Böylece
sürüngen’ler Jüpiter’de ‘Seçilmiş İnsanlar’ oldular. Tıpkı Dünya’daki maymun formu gibi
Jupiter’deki fiziksel sürüngen formu da
ışık zekasıyla donatılmış ve ebediyen değişmiştir.
Jüpiter’de halen evrim yapmamış sürüngen formlarının
yanı sıra bir çok başka yaşam formları da vardır.
Ben Jehoshaphat, hala sürüngen formu kimliğimi
sürdürüyorum, çünkü evrimim bu bedende daha çok hızlandı. Evrimimin diğer
etaplarında başka beden şekillerine de
odaklanmıştım. Hepimiz öyle bir bilinç
durumuna geliriz ki, kendi isteğimizle herhangi uygun bir beden formu
yaratabiliriz.
Tohum Ekenler gibi Gözetenler’de görevlerini
bitirdiler ve ayrıldılar. Jupiter’lilerin
kişisel deneyim yoluyla evrimleşmesine
izin verdiler. Belirli zamanlarda ilerlememizi kontrol etmek ve bir daha yüksek
ışık zekası dozu vermek üzere geri geldiler. Türün çoğu yaşadı, öldü ve
Darwin’in doğal eleme fikrine göre yavaş yavaş gelişti. Seçilmiş Sürüngen Türü,
Gözetenlerin her gelişinde bilinçte büyük sıçramalar yaparak çok daha çabuk
evrimleştiler.
Dünya’daki Jüpiterliler
Bazı sürüngen yaşam formları Dünya’ya direkt
Jüpiter’den sevk edilmiştir. Bunlar Dünya’ya 160 milyon yıl boyunca egemen olan
ve sonra da 65 milyon yıl önce aniden ortadan kaybolan dinazorlardır. Çok zaman
önce yok olan bu türün modern zihinlerde bu kadar merak uyandırması nedendir?
Belki Jüpiter ile aranızda çok daha derin bir bağ vardır. Kimbilir belki de
dinazorlara karşı şu anda duyulan büyülü ilgi başka bir zamanda başka bir yerde
Jüpiter’liler ile olan bir takım kişisel deneyimlere işaret ediyordur.
Bir çok dinazor, büyük bir kozmik siklusun sonunda
dünyayı terk etmişlerdir. Neden birden bire yok oldukları hakkında bir çok
teori vardır.
Belki muazzam bir meteor, kutup kaymasına sebep oldu.
Belki dinazorlar çok büyüdüler, rekabete girişerek yok oldular. Bu bir siklus
sonu ve ilerleme zamanıydı. Bir çok dinazor yüksek boyutlara yükseldiler.
Bunların bir çoğu Jüpiter’de lider olmak için geri döndüler. Diğerleri
dünyadaki değişen fiziksel şartlara uyum
sağladılar. Yeni beden formlarında
yaşadılar ve modern kuşların ataları oldular.
Her siklus sonunda çeşitli fırsatlar ve seçenekler
vardır.
Kavalci’nın
notu: Ülker takım yıldızı etrafındaki 26.000 yıllık dönüş bir siklusu ifade
eder; ancak yaşadığımız dönem büyük siklus dönemidir. Varoluş boyutu olan Dünya’da,
her gezegen’den temsilciler, büyük çıkış için bedenlenip, dünyada yaptıkları evrimi,
kendi gezegenine yansıma sistemiyle yansımakta ve hep birlikte çıkış hakkı kazanmaya çalışmaktadırlar. Anlayacağınız,
dünyada sadece İnsanoğlu bulunmuyor!
Bazı Jüpiter’liler insan olmayı seçtiler. Jehoshaphat’ta bunlardan biriydi. Onun
enkarnasyonu II. Chronicle’da, bölüm 17-20 arası kaydedilmiştir.
Jehoshaphat, Jüpiter’li bir baba tarafından yapay
olarak döllenmiş bir insan-anaya doğdu. Kitabı Mukaddes’teki anlatımda insan
olan babası Asa’dan sonra Yahuda Kralı olur 25 yıl tahtta kalır ve insanlara
barış, adalet ve refah getirir.
Jüpiter, Bugün ve Yarın
Bugünün Jüpiter’lileri gülen ve sevecendir. Çok ileri
teknoloji ile idare edilen korunmuş ortamlarda, modern uzay kolonilerinde
yaşamaktadırlar.
Günlük işleri robotlar ve bilgisayarlar yapar. Isı ve
atmosfer kontrol altındadır. Tıp ve bilim alanındaki uzmanlar, ortamda yüksek
sağlık standartı ve konfor sağlamaktadır.
Bir çok planetlerde üsleri veya diplomatik
konsoloslukları ve güneş sisteminde uyduları vardır. Bu evrende ışığın kozmik
planının açılımı için çalışan Galaktik Federasyon’larda ve Güneş
Konfederasyonu’nda sorumlu bir rol oynamaktadır.
Bugünkü Jüpiter toplumunun çoğu, yoğun teknolojik
yardım olmadan, ana medeniyetlerin dışında kalamıyor.
Acı verici deneyimler sonucu Jüpiter’liler şaka ile
sorumluluk arasındaki dengeyi bulmuşlardır.
Sevinçle hizmet etmeyi ve gönül huzuru ile çalışmayı öğrenmişlerdir.
Jupiter’liler gülerek cennetin yolunu açmışlardır.
Neşe her türlü yükü hafifletir. Kahkaha her türlü deneyimi yumuşatır. Bu
Jüpiter’e çok yol aldırmıştır. Dünya’da başarılarda hem de yenilgilerde
şakacılığını idame ettirebilen herkes, büyük olasılıkla eski deneyimler yoluyla
Jüpiter’e bağlıdır.
Yaklaşmakta olan, Dünya’da meydana gelecek
değişimlerde, Jüpiterin bu hareketin parçası olacağı garantidir. Onlar
maddesel, insansal düzeyde yani karmik bağlar yaratmış oldukları aynı düzeyde
hizmet vereceklerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder