12 Eylül 2012 Çarşamba

ABD’nin Uzaydaki Eyaletleri : Ay ve Mars’tan sonra sıra Jüpiter’de!


ABD’nin, gezegen merakına yönelik haberleri artık daha sık okumaya başladık. Uzay özel  ilgi alanıma girdiği için bu tarz haberleri kaçırmamaya özen gösteririm.

NASA'nın geçtiğimiz haftalardaki  açıklamasında, Cape Canaveral uzay üssünden 2011 yılında fırlatılan Juno uzay aracının, 2013 yılında Dünya'nın çekim gücünden faydalanarak Jüpiter'e yönelik hareket gücünü artırmaya ilişkin iki önemli manevradan ilkini gerçekleştirmek amacıyla ana motorunu yaklaşık 30 dakika kadar ateşlediğini bildirdi. 482 milyon kilometre ötedeki Jüpiter'in yörüngesine 2016 yılında varması bekleniyor.

Jüpiter'deki yoğun bulutların arasından gözlemler yaparak, gezegendeki manyetik ve yer çekimi alanlarının koordinatlarını belirleyeceğine işaret eden bilim adamları, uzay aracının böylece Güneş Sistemi'nin nasıl şekillendiğinin daha iyi anlaşılmasına ışık tutmasını ümit ediyor.

Jüpiter'in yörüngesine oturduktan sonra, gezegenin kutup noktalarını 33 kez dolaşarak atmosferdeki su ve oksijen miktarını çeşitli araçlar kullanarak izleyecek olan Juno, gezegenin çekirdeğinin katı mı yoksa gaz halinde mi olduğunu da belirleyecek.

Juno, Jüpiter'in uyduları için biyolojik kirlenme tehlikesi yaratmaması için gezegendeki 1 yıl süren çalışmasını tamamladıktan sonra, Jüpiter'e çaparak görevini sona erdirecek.

Jüpiter'in 6 uydusu arasında, gezegene en yakını olan Europa'da yüzeyin altında sıvı bir  okyanusun bulunduğunun sanıldığını belirten bilim adamları, Juno'nun kendini yok ederek görevini tamamlamaması durumunda burada biyolojik kirlilik yaratabileceğine dikkati çekiyor.

Güneş'ten çok uzaklarda olmasına karşın güneş enerjisiyle çalışan ilk uzay aracı olan Juno, her biri traktör römorku boyutunda olan 3 güneş paneline sahip bulunuyor.

Büyük göktaşı Vesta'da bir yıl geçiren Dawn uzay aracının ise, yeni istikameti Ceres'e hareket ettiğine dair sinyal alındığı NASA tarafından belirtildi.

2007 yılında uzaya fırlatılan Dawn'ın Ceres'e 2015 yılında ulaşacağı kaydedildi.  Bazı uzmanların göktaşı, bazılarınınsa cüce gezegen olarak adlandırdığı Ceres'in çapı 950 kilometre.

Aslında bütün bu haberler bize, ABD’nin Uzay Kolonisi Projesini, ABD bütçesinde  dev delik açacak, durduyoruz deseler de; gazetelere düşen haberler aslında son sürat devam ettiğinin kanıtı niteliğindedir.

Hatta, Kasım ayında yapılacak ABD seçimlerinde Obama’nın rakibi  Cumhuriyetçi Parti'nin başkan adaylarından Newt Gingrich, seçmenlerinden oy toplamak için 2020'de Ay'da daimi bir üs kurma vaadinde bile bulundu.  Bizde cennet’ten toprak, ABD’de ise uzayda koloni, ilgi alanınıza göre politikacıların  vaatler değişiyor.

Her halükarda, ABD 2020 veya 2025’de uzayda ilk koloniyi kurmayı planlıyor. Bunun için ilk adım büyük olasılıkla Ay’da gerçekleşecek tıpkı büyük aşkla bağlandığım, Isaac Asimov’un  kitaplarındaki gibi. Bu arada aklıma gelmişken, Asimov için Atlantis’in 600 rahibinden biri olduğu söylenir. Eserleri o kadar seri ve akıcıdır ki, hayal ürünü diyemezsiniz. Sadece biri bunu bir yerlerde yaşıyor diyebiliriz. Okumadım diyenler, çok şey kaçırıyorsunuz bilesiniz!

Malumunuz onun kitaplarından, ilk koloninin Ay’da olduğunu ve Ay’dan  uzaya yayıldıklarını öğreniyoruz. İnsan oğullarının asırlar süren uzay deneyiminden sonra tanrılaştırdıkları dünya, aslında var mıydı diye araştırma sonucunda Ay üssüne uzun yollar kat edip geldiklerinde Dünya’nın gitmiş olduğunu görüyorlardı.

Dünya nerede? Kalanlar mı şanslı yoksa gidenler mi? Bunun cevabı da Asimov’da….

Madem Mars’tan sonra Jupiter merak ediliyor, ben de size bu sefer de Jupiter’i tanıtayım. Celeste Korshoim’in medyumik kanalla yazdığı Gezegen Hikayelerinden alıntıdır.

Jehoshaphat’ın Öyküsü

Ben diplomatik bir ailede doğmuşum. Sürüngenleri resmi elbiseler içinde, devlet törenlerine katılırken, sofistike, nazik, tatlı dilli olarak hayal etmek zor olabilir ama benim büyüdüğüm çevre işte böyleydi.

Benim belirgin sürüngen türüm, Jüpiter’in 4. Boyutunda gelişti. Bu boyuttaki ilk yaşam  Dünya’nın kadim su yaşamına benziyordu. Bitkisel yaşam sıvı atmosferde sanki su yosunuymuş gibi yüzüyordu.

Benim sürüngen türüm, yüzen topluluklara uyum sağlayan gruplardan biriydi. Bizim beden şeklimiz, sırttan aşağıya inen sivri pullar ve kuyruk eklenmiş kanguruyu andırır.

Küçük üst bedenleri dua eden rahip gibi kıvrılmış iki kolu destekler. Eller uzun ince ve pençe gibidir. Üç ince parmaklarımız kıvrık tırnaklara sahiptir ve hafifçe perdelidir.  Bunların karşısında bileğe yakın, avuç içinden yükselen parmaklarımız vardır.  

Alt bedenlerimiz üst bedenimizden çok daha büyük ve güçlüdür. Dik dururuz ve destek için kuyruklarımıza dayanırız. Kafamız kama şeklindedir, arkası geniştir ve önde sivri bir burna doğru daralır. Kulaklar kafanın gerisinde bulunan deliklerdir ve kısmen esnek deri ile kaplıdır. Burun delikleri arkada kuyruğun ucuna kadar devam eden hilal şeklindeki pullara kadar uzanan kemikli çıkıntının iki yanında bulunur. Pullu, kalın derimizin çok çeşitli yeşil tonları vardır. Ağzımızın içinde sıralar halinde küçük dişler bulunmaktadır. Besinimizin ana maddesini oluşturan bitkileri daha rahat  sindirmek için yutmadan önce çiğneriz.

Başından beri benim türüm doğal olarak aileye ve gruba yönelikti. Çocuklarımızın çok bakıma ihtiyacı vardı. Hayatta kalmamız, büyük, ailesel bir grubun desteğine bağlıydı. Karakterimizin sevgi vechesini böyle geliştirdik.

Sevgi yoluyla gülmeyi öğrendik ve şakacılığı geliştirdik. Sürüngenlerin eğlenceli olduğunu düşünmek zor olabilir. Biz her fırsatta güleriz. Sonuç olarak, türümüz uzayın derinliklerine kadar nüfus eden engin, yaygın  enerji dalgalarını harekete geçirmiş oldu.

Jüpiter’den yayılan bu enerji, gülme yeteneğimiz ve ortama başarı ile uyum sağlamamız Gözetenler’in ilgisini çekmişti. Böylece sürüngen’ler Jüpiter’de ‘Seçilmiş İnsanlar’ oldular.  Tıpkı Dünya’daki maymun formu gibi Jupiter’deki fiziksel sürüngen formu da  ışık zekasıyla donatılmış ve ebediyen değişmiştir.

Jüpiter’de halen evrim yapmamış sürüngen formlarının yanı sıra bir çok başka yaşam formları da vardır.

Ben Jehoshaphat, hala sürüngen formu kimliğimi sürdürüyorum, çünkü evrimim bu bedende daha çok hızlandı. Evrimimin diğer etaplarında  başka beden şekillerine de odaklanmıştım.  Hepimiz öyle bir bilinç durumuna geliriz ki, kendi isteğimizle herhangi uygun bir beden formu yaratabiliriz.

Tohum Ekenler gibi Gözetenler’de görevlerini bitirdiler ve ayrıldılar. Jupiter’lilerin  kişisel deneyim yoluyla  evrimleşmesine izin verdiler. Belirli zamanlarda ilerlememizi kontrol etmek ve bir daha yüksek ışık zekası dozu vermek üzere geri geldiler. Türün çoğu yaşadı, öldü ve Darwin’in doğal eleme fikrine göre yavaş yavaş gelişti. Seçilmiş Sürüngen Türü, Gözetenlerin her gelişinde bilinçte büyük sıçramalar yaparak çok daha çabuk evrimleştiler.

Dünya’daki Jüpiterliler

Bazı sürüngen yaşam formları Dünya’ya direkt Jüpiter’den sevk edilmiştir. Bunlar Dünya’ya 160 milyon yıl boyunca egemen olan ve sonra da 65 milyon yıl önce aniden ortadan kaybolan dinazorlardır. Çok zaman önce yok olan bu türün modern zihinlerde bu kadar merak uyandırması nedendir? Belki Jüpiter ile aranızda çok daha derin bir bağ vardır. Kimbilir belki de dinazorlara karşı şu anda duyulan büyülü ilgi başka bir zamanda başka bir yerde Jüpiter’liler ile olan bir takım kişisel deneyimlere işaret ediyordur.

Bir çok dinazor, büyük bir kozmik siklusun sonunda dünyayı terk etmişlerdir. Neden birden bire yok oldukları hakkında bir çok teori vardır.

Belki muazzam bir meteor, kutup kaymasına sebep oldu. Belki dinazorlar çok büyüdüler, rekabete girişerek yok oldular. Bu bir siklus sonu ve ilerleme zamanıydı. Bir çok dinazor yüksek boyutlara yükseldiler. Bunların bir çoğu Jüpiter’de lider olmak için geri döndüler. Diğerleri dünyadaki değişen fiziksel  şartlara uyum sağladılar.  Yeni beden formlarında yaşadılar ve modern kuşların ataları oldular.

Her siklus sonunda çeşitli fırsatlar ve seçenekler vardır.

Kavalci’nın notu: Ülker takım yıldızı etrafındaki 26.000 yıllık dönüş bir siklusu ifade eder; ancak yaşadığımız dönem büyük siklus dönemidir. Varoluş boyutu olan Dünya’da, her gezegen’den temsilciler, büyük çıkış için bedenlenip, dünyada yaptıkları evrimi, kendi gezegenine yansıma sistemiyle yansımakta ve hep birlikte  çıkış hakkı kazanmaya çalışmaktadırlar. Anlayacağınız, dünyada sadece İnsanoğlu bulunmuyor!

Bazı Jüpiter’liler insan olmayı seçtiler.  Jehoshaphat’ta bunlardan biriydi. Onun enkarnasyonu II. Chronicle’da, bölüm 17-20 arası kaydedilmiştir.

Jehoshaphat, Jüpiter’li bir baba tarafından yapay olarak döllenmiş bir insan-anaya doğdu. Kitabı Mukaddes’teki anlatımda insan olan babası Asa’dan sonra Yahuda Kralı olur 25 yıl tahtta kalır ve insanlara barış, adalet ve refah getirir.

Jüpiter, Bugün ve Yarın

Bugünün Jüpiter’lileri gülen ve sevecendir. Çok ileri teknoloji ile idare edilen korunmuş ortamlarda, modern uzay kolonilerinde yaşamaktadırlar.

Günlük işleri robotlar ve bilgisayarlar yapar. Isı ve atmosfer kontrol altındadır. Tıp ve bilim alanındaki uzmanlar, ortamda yüksek sağlık standartı ve konfor sağlamaktadır.

Bir çok planetlerde üsleri veya diplomatik konsoloslukları ve güneş sisteminde uyduları vardır. Bu evrende ışığın kozmik planının açılımı için çalışan Galaktik Federasyon’larda ve Güneş Konfederasyonu’nda sorumlu bir rol oynamaktadır.

Bugünkü Jüpiter toplumunun çoğu, yoğun teknolojik yardım olmadan, ana medeniyetlerin dışında kalamıyor.

Acı verici deneyimler sonucu Jüpiter’liler şaka ile sorumluluk arasındaki dengeyi bulmuşlardır.  Sevinçle hizmet etmeyi ve gönül huzuru ile çalışmayı öğrenmişlerdir.

Jupiter’liler gülerek cennetin yolunu açmışlardır. Neşe her türlü yükü hafifletir. Kahkaha her türlü deneyimi yumuşatır. Bu Jüpiter’e çok yol aldırmıştır. Dünya’da başarılarda hem de yenilgilerde şakacılığını idame ettirebilen herkes, büyük olasılıkla eski deneyimler yoluyla Jüpiter’e bağlıdır.

Yaklaşmakta olan, Dünya’da meydana gelecek değişimlerde, Jüpiterin bu hareketin parçası olacağı garantidir. Onlar maddesel, insansal düzeyde yani karmik bağlar yaratmış oldukları aynı düzeyde hizmet vereceklerdir.









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder