31 Mayıs 2013 Cuma

RANT KAVGASININ GÖLGESİNDEKİ TOPÇU KIŞLASI / GEZİ PARKI



Sultan 3. Selim tarafından 1806 yılında, Kapıkulu askerlerinin topçu ocağı için inşa edilir. Yapı bir yıl sonra çıkan Kabakçı Mustafa isyanında hasar görünce Sultan 2. Mahmut tarafından tamir edilir. Kışla zaman içinde tahrip olunca ünlü mimar Krikor Balyan, 19. yüzyıl mimari üslubuyla oldukça gösterişli bir tarzda proje hazırlar.




Ardından Sultan Abdülmecit döneminde Tophane Müşiri Halil Paşa’nın gayretleriyle yeniden yapılır. Orta yerinde genişçe avlusu, her köşesinde ve cephelerin tam ortasında yer alan üçer katlı yüksek bölümleri ve bir anıtı andıran devasa kapısıyla devrin yapıları arasında dikkat çeker. 

Kapıda Hint veya Rus mimarisinde yer alan soğan kubbeli kapılar kışlayı daha da zenginleştirir. Kışla, 1860 ve 1870 yıllarında en parlak dönemini yaşadıktan sonra yavaş yavaş önemini yitirir. Yapı 31 Mart vakasında da kilit rol oynar. İsyan, 12-13 Nisan 1909 gecesi Taksim Kışlası’ndaki Avcı Taburu’na bağlı askerlerin subaylarına karşı ayaklanarak Meclis-i Mebusan’ın önünde toplanmalarıyla başlar.

İsyancılar, Hareket Ordusu İstanbul’a girdiğinde de direnir. Birliklerin topa tutmasıyla yapı ciddi yıkıma uğrar. 31 Mart 1908’den sonra ise askeri olmayan amaçlar için kullanılmaya başlanır. I. Dünya Savaşı sırasında kısmen boş kalır. İşgal yıllarında ise Fransız kuvvetlerinin yönetimindeki Senegalli askerlere tahsis edilir.




Uzun zaman metruk duran kışlanın ortasındaki avlu düzenlenerek Taksim Stadı olarak 18 yıl Türk sporuna hizmet eder.


İnönü Gezisi (Gezi Parkı), erken Cumhuriyet İstanbul’unu planlayan Henri Prost tarafından, kentin 2 No.lu Parkı olarak tasarlandı. İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Dr. Lütfi Kırdar, Prost’tan, büyük törenlerin düzenlenebileceği bir meydan istemişti. Prost, Taksim’i önerdi. Prost, bugün parkın bulunduğu yeri “eski bir mezarlığın kalıntıları (Surp Agop Ermeni mezarlığı), derme çatma bazı garaj yapıları, harabe halinde bir kışla ve anıtın bulunduğu meydanın çevresinde bazı mağazalar ve kafeslerin” bulunduğu bir alan olarak tanımlıyordu. 1909’dan beri kullanılmayan “Harabe halindeki kışla” 1939’da yıkıldı.
Taksim Kışlası’nın yıkılıp park yapılması 1940’larda eleştiri konusuydu. Prost, Kasım 1944’te İnönü Gezisi’de bir Pazar günü çektiği fotoğrafın arkasına şu notu düşmüş: Şehirciye yöneltilen ‘Bütün bu parklar ne işe yarayacak?’ sorusuna en iyi yanıtı çocuklar ve anneler veriyor.”  

Gezi Parkı’ndaki rant kavgası, yandaş müteahhiti kalkındırma çabalarının 4 yıl öncesine dayanmaktadır.
(Sabah, 8 Temmuz 2009)
Büyükşehir Belediyesi’nin Beyoğlu ilçesi için hazırladığı -1/5000 ölçekli- Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Uygulama İmar planı, 21 Mayıs 2009’da meclis kararıyla kabul ediliyor. Büyükşehir bu planda, 1939’da yıkılarak Taksim Gezi Parkı’na (İnönü Gezisi) dönüştürülen Taksim Kışlası’nın sosyal ve kültürel amaçlı kullanılmak üzere yeniden inşasını öneriyor. Bu öneri Beyoğlu’ndan sorumlu II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından reddediliyor. Başkan Kadir Topbaş gazetecilere “Belediyemiz bunda ısrarlı olmaz” diye açıklama yapıyor.
 Topbaş’ın ısrarcı olmadığı öneri, bu kez 13 Ocak 2011 tarihinde Beyoğlu Belediyesi’nde askıya çıkan -1/1000 ölçekli- Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Uygulama İmar planında bir kez daha, hem de garip bir şekilde karşımıza çıkıyor. Plan raporunda “Taksim Gezi Parkı mevcut haliyle aynen korunmuştur” yazıyor.
Takip eden cümlede ise aynen şu yazıyor: “Anıtlar Kurulu’nun Taksim Kışlası’nın ihya edilmesine dönük kararları mevcut anıtsal ağaçların korunması ile mümkün olabilir. Anıtlar Kurulu’nun Taksim Kışlası’nın ihyasına dönük kararları verirken bu yeşil dokunun korunması gerekmektedir.” (sf 112)
Yani II Numaralı Koruma Kurulu, yapılmasını iki yıl önce geri çevirdiği Taksim Kışlası’nı her nasılsa ihya etmeye karar veriyor. Hatta rapora göre kurul “Ben kışla yapmak istiyorum” diyor; belediye de kurulu “Aman ağaçlara dokunma” diye uyarıyor!  
70 yıl önce yıkılan bir yapıyı tekrar dikecek güçte olup olmadığını görebilmek değil. Mesele, İstanbul ciğerleri tükenmiş bir hasta gibi can çekişirken, 70 yıldır park olarak kullanılan bir alanın, mahiyeti ve işlevi ne olursa olsun yine betona terk edilme tercihinin ortaya konup konmayacağı.
“Beyoğlu genelinde yeşil alanlar oldukça yetersizdir” diyor rapor (sf 112) ve rakamları veriyor: Beyoğlu’ndaki –refüjler dahil- yeşil alanların, ilçenin yüzölçümüne oranı yüzde 7,83. Yeşil alanların toplam yüzölçümü 232 bin metrekare. Taksim Gezisi ise 38 bin metrekare.
2013’e geldiğimizde ise, hatırlı yüksek mertebeli kişiler belediyenin “Aman ağaçlara dokunma” yazısını “Aman Ağaçlara Dokun” olarak değiştiriyor.



Bu kadar çıldırdık mı?





4 gündür parkı terk etmeyerek direnişe geçen İstanbullulara polis bu sabah çok erken saatlerden itibaren gaz bombaları ve tazyikli suyla müdahale ediyor. Polisin sert müdahalesi ve yine çok miktarda gaz kullanması nedeniyle yaralananlar çeşitli hastanelere kaldırılırken, İstanbul Tabip Odası’nın açıklamasına göre 7 kişi ciddi şekilde yaralandı. Bu yaralılardan 6’sının başına isabet eden cisimler nedeniyle kafa travması geçirdiği, bir öğretmenin de bacağının kırıldığı belirtiliyor. Tabi ki bu sayı hızla artıyor ve artacak.

Köşeyi dönecek yandaş müteahhit için devletin kolluk gücü, sanki savaştaymış gibi kendi halkını kırıyor.

Bir Avuç Yeşil Alan İçin
Koyun Halk Olmadığını Kanıtlayan
Gezi Parkı Direnişçilerine Sonsuz Saygılar.

  





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder