Sultan 3. Selim tarafından
1806 yılında, Kapıkulu askerlerinin topçu ocağı için inşa edilir. Yapı bir yıl
sonra çıkan Kabakçı Mustafa isyanında hasar görünce Sultan 2. Mahmut tarafından
tamir edilir. Kışla zaman içinde tahrip olunca ünlü mimar Krikor Balyan, 19.
yüzyıl mimari üslubuyla oldukça gösterişli bir tarzda proje hazırlar.
Ardından Sultan Abdülmecit
döneminde Tophane Müşiri Halil Paşa’nın gayretleriyle yeniden yapılır. Orta
yerinde genişçe avlusu, her köşesinde ve cephelerin tam ortasında yer alan üçer
katlı yüksek bölümleri ve bir anıtı andıran devasa kapısıyla devrin yapıları
arasında dikkat çeker.
Kapıda Hint veya Rus
mimarisinde yer alan soğan kubbeli kapılar kışlayı daha da zenginleştirir.
Kışla, 1860 ve 1870 yıllarında en parlak dönemini yaşadıktan sonra yavaş yavaş
önemini yitirir. Yapı 31 Mart vakasında da kilit rol oynar. İsyan, 12-13
Nisan 1909 gecesi Taksim Kışlası’ndaki Avcı Taburu’na bağlı askerlerin
subaylarına karşı ayaklanarak Meclis-i Mebusan’ın önünde toplanmalarıyla
başlar.
İsyancılar, Hareket Ordusu
İstanbul’a girdiğinde de direnir. Birliklerin topa tutmasıyla yapı ciddi yıkıma
uğrar. 31 Mart 1908’den sonra ise askeri olmayan amaçlar için kullanılmaya
başlanır. I. Dünya Savaşı sırasında kısmen boş kalır. İşgal yıllarında ise
Fransız kuvvetlerinin yönetimindeki Senegalli askerlere tahsis edilir.
Uzun
zaman metruk duran kışlanın ortasındaki avlu düzenlenerek Taksim Stadı olarak
18 yıl Türk sporuna hizmet eder.
İnönü Gezisi (Gezi Parkı), erken Cumhuriyet İstanbul’unu planlayan Henri
Prost tarafından, kentin 2 No.lu Parkı olarak tasarlandı. İstanbul Valisi ve
Belediye Başkanı Dr. Lütfi Kırdar, Prost’tan, büyük törenlerin
düzenlenebileceği bir meydan istemişti. Prost, Taksim’i önerdi. Prost, bugün
parkın bulunduğu yeri “eski bir mezarlığın kalıntıları (Surp Agop Ermeni
mezarlığı), derme çatma bazı garaj yapıları, harabe halinde bir kışla ve anıtın
bulunduğu meydanın çevresinde bazı mağazalar ve kafeslerin” bulunduğu bir alan
olarak tanımlıyordu. 1909’dan beri kullanılmayan “Harabe halindeki kışla”
1939’da yıkıldı.
Taksim
Kışlası’nın yıkılıp park yapılması 1940’larda eleştiri konusuydu. Prost, Kasım
1944’te İnönü Gezisi’de bir Pazar günü çektiği fotoğrafın arkasına şu notu
düşmüş: “Şehirciye
yöneltilen ‘Bütün bu parklar ne işe yarayacak?’ sorusuna en iyi yanıtı çocuklar
ve anneler veriyor.”

(Sabah, 8 Temmuz 2009)
Büyükşehir Belediyesi’nin Beyoğlu ilçesi için hazırladığı -1/5000 ölçekli-
Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Uygulama İmar planı, 21 Mayıs 2009’da meclis
kararıyla kabul ediliyor. Büyükşehir bu planda, 1939’da yıkılarak Taksim Gezi Parkı’na (İnönü Gezisi) dönüştürülen Taksim Kışlası’nın sosyal ve kültürel amaçlı kullanılmak
üzere yeniden inşasını öneriyor. Bu öneri Beyoğlu’ndan sorumlu II Numaralı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından reddediliyor. Başkan
Kadir Topbaş gazetecilere “Belediyemiz bunda ısrarlı olmaz” diye açıklama
yapıyor.
Topbaş’ın ısrarcı olmadığı öneri, bu kez
13 Ocak 2011 tarihinde Beyoğlu Belediyesi’nde askıya çıkan -1/1000 ölçekli-
Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Uygulama İmar planında bir kez daha, hem de
garip bir şekilde karşımıza çıkıyor. Plan raporunda “Taksim Gezi Parkı mevcut
haliyle aynen korunmuştur” yazıyor.
Takip eden cümlede ise aynen şu yazıyor: “Anıtlar Kurulu’nun Taksim Kışlası’nın ihya edilmesine dönük kararları
mevcut anıtsal ağaçların korunması ile mümkün olabilir. Anıtlar Kurulu’nun Taksim Kışlası’nın ihyasına dönük kararları verirken
bu yeşil dokunun korunması gerekmektedir.” (sf 112)
Yani II Numaralı Koruma Kurulu,
yapılmasını iki yıl önce geri çevirdiği Taksim Kışlası’nı her nasılsa ihya
etmeye karar veriyor. Hatta rapora göre kurul “Ben kışla yapmak istiyorum”
diyor; belediye de kurulu “Aman ağaçlara dokunma” diye uyarıyor!
70 yıl önce yıkılan bir yapıyı tekrar
dikecek güçte olup olmadığını görebilmek değil. Mesele, İstanbul ciğerleri
tükenmiş bir hasta gibi can çekişirken, 70 yıldır park olarak kullanılan bir
alanın, mahiyeti ve işlevi ne olursa olsun yine betona terk edilme tercihinin
ortaya konup konmayacağı.
“Beyoğlu genelinde yeşil alanlar oldukça
yetersizdir” diyor rapor (sf 112) ve rakamları veriyor: Beyoğlu’ndaki –refüjler
dahil- yeşil alanların, ilçenin yüzölçümüne oranı yüzde 7,83. Yeşil alanların
toplam yüzölçümü 232 bin metrekare. Taksim Gezisi ise 38 bin metrekare.
2013’e geldiğimizde ise, hatırlı yüksek
mertebeli kişiler belediyenin “Aman ağaçlara dokunma” yazısını “Aman Ağaçlara Dokun”
olarak değiştiriyor.
Bu kadar çıldırdık mı?
4 gündür parkı terk etmeyerek direnişe geçen İstanbullulara polis bu sabah çok erken saatlerden itibaren gaz bombaları ve tazyikli suyla müdahale ediyor. Polisin sert müdahalesi ve yine çok miktarda gaz kullanması nedeniyle yaralananlar çeşitli hastanelere kaldırılırken, İstanbul Tabip Odası’nın açıklamasına göre 7 kişi ciddi şekilde yaralandı. Bu yaralılardan 6’sının başına isabet eden cisimler nedeniyle kafa travması geçirdiği, bir öğretmenin de bacağının kırıldığı belirtiliyor. Tabi ki bu sayı hızla artıyor ve artacak.
Köşeyi
dönecek yandaş müteahhit için devletin kolluk gücü, sanki savaştaymış gibi
kendi halkını kırıyor.
Bir Avuç
Yeşil Alan İçin
Koyun Halk
Olmadığını Kanıtlayan
Gezi
Parkı Direnişçilerine Sonsuz Saygılar.